18 Kasım 2010 Perşembe

Daşoğuz - Türkmenistan

Türkmenistan’daki son günümüzde, Aşkabat’dan kalkan sabah uçağı ile, ülkenin Özbekistan sınırındaki vilayeti Daşoğuz’a uçuyoruz. Gün içinde burada Ortaçağ’ın en önemli kentlerinden biri olan Köhne Ürgenç’i gezdikten sonra karadan Özbekistan sınırını geçeceğiz. Ancak sabahın erken saatlerinde, bir iki gün içinde Daşoğuz’u ziyaret edecek olan Devlet Başkanının sınırı kapattırdığı haberleri geliyor.


Bir zamanlar Harzemşahlar devletinin başkenti olan bu yerler, Amu Derya nehrinin suladığı zengin arazilere sahip. Roma’nın, Paris’in 15-20 bin kişilik şehircikler olmaya çalıştığı zamanlarda, burada 150-200 bin kişinin yaşadığı zengin şehirler kurulmuş.

Ancak bugünkü Köhne Ürgenç , binaları, insanları ve alt yapısı ile adeta Rusya zamanında donup kalmış gibi. Başkentteki görkemli binaları kaplayan İtalyan mermerlere harcanan paradan sonra, buralara doğru dürüst bir yol bile yapılmamış olması, bir diktatörlüğü tanımlayan en acı şey galiba. Türkmenler son derece iyi niyetli ve naif bir halk gibi görünüyor. Böylesine zengin bir ülkede, o ülkenin vatandaşları olarak, böylesine zor koşullarda yaşamak zorunda olmaları, yol boyu, beni ciddi anlamda kızdırıyor.

1221 yılında Moğollar bir zamanlar El Biruni, İbni Sina gibi isimlerin yaşadığı Köhne Ürgenç’i yerle bir ederler. Ancak lojistik olarak önemi anlaşılınca 14.yüzyılda Moğolların buraya gönderdiği Kutlu Timur şehri yeniden inşa eder. Köhne Ürgenç’te bugün ayakta kalabilen eser sayısı çok az ancak hepside Orta Asya İslam mimarisinin çok önemli eserlerinden..



İslam sanatının en önemli eserlerinden ve Orta Asya’nın en muhteşem yapılarından biri olarak kabul edilen Törebek Hanım türbesi 14. Yüzyıldan kalma. Törebek Hanım, Kutlu Timur’un hanımı. Kubbenin çinileri orijinal ve oldukça sağlam kalmışlar. Türbe’nin ilk halinde binanın dışı da çinilerle kaplıymış.




Burada gözden asla kaçırmayacağınız bir başka eserde Kutlu Timur minaresi. 14.yüzyıl ortalarına tarihlenen minare aslında bir camiye ait ama cami bugüne ulaşamamış. O dönemlerde dünyanın ve Orta Asya’nın en büyük yapısı olmuş. Orijinal yüksekliği 58-60 metre iken, şimdiki yüksekliği 52 metre olarak ölçülmüş.





Benim buradaki favorim ise kesinlikle Sultan Tekeş türbesi. Moğol öncesi dönemden kalma çok ender yapılardan. İslam sanatında çok önemli bir yapı olan bu türbenin bir başka özelliği de sırlı tuğla kullanımının başlamış olması. Üst kısmı, eski Türk geleneklerine uygun olarak koni şeklinde yapılmış ve harika mavi çinilerle süslenmiş. Çölün ortasında nadide bir mücevher…

Öğle yemeği sırasında sınırın, ülkeden çıkışlara açık ama girişlere kapalı olduğunu öğreniyoruz. Ne olur ne olmaz, başkan fikrini değiştirmeden Özbekistan’a geçelim deyince, otobüsümüz bizi ve tüm bavullarımızı getirip sınır kapısında bırakıyor. Bavullarımızı çeke çeke, tek sıra halinde küçük gümrük binasına giriyoruz. Pasaportumu inceleyen polis bir taraftanda benimle Kutlar Vadisi ve Polat Alemdar hakkında muhabbet etmek istiyor ama diziyi hiç seyretmediğimi söyleyince, ayıplayan gözlerle bana bakıp, pasaportuma damgayı vuruyor. Türk dizilerinin hemen hepsi burada çok seviliyor ve merakla bekleniyor.

Sınır geçişlerini ve işlemleri çoğunlukla havaalanlarında yapan gezginler için bu geçişler bir anlamda sanaldır, ama burada gerçek. Pasaportumu onaylattıktan sonra valizimi tangır tungur çekerek binanın diğer tarafından dışarı çıkıyorum. Özbek sınırına kadar ortada 1,5 kilometrelik boş bir alan olduğunu da o zaman fark ediyorum. Yağan yağmur altında 1,5 km valizle beraber karşıya kadar yürüme düşüncesi beni bir anda dehşete düşürse de, benden önce işlerini bitiren arkadaşlarım yanda bekleyen köhne minibüsü göstererek beni rahatlatıyorlar. Bavullar ve biz alt alta, üst üste minibüse doluşarak Özbek sınırına ulaşıyoruz. Aynı işlemler orada da tekrarlanıyor ve şimdi bizi bekleyen yepyeni bir ülke var karşımızda….

3 yorum:

Berceste dedi ki...

Fotograflar ve yazdiklarin cok guzel! Allah kurtarmis diyecegim ama ulkeden :) Gecen hafta bir arkadasim orada imis. Otele varinca odasinin camini acmis ve gece oyle uyumus, sabah bir telefon, saat 07:30'da, odanizin camini kapatin! Niye? Kapatin! Iyi de niye? Odada ben kaliyorum, ne hakla kapatin diyorsunuz? President gececek. Kapatmaniz lazim, yoksa biz gelip kapatacagiz!!!! Kadincagiz sinir olmus :)

Gün ışığı dedi ki...

Türkmenistan ve Aksabat gezilerinin fotolari cok güzel! yazilarinizi bir solukta okudum!
Paylasimin icin tesekkürler..
Aaa!! birde
Genclerin Elma atma olayi yazik ya!! o zamannin genclerine cok eziyet ediyorlarmis .!!! Gelsinler bir de simdi görsünler:))))
Iyi bayramlar ..selamlar.

Unknown dedi ki...

Yazılarınızı çok beğendim çok teşekkür ederim